Herkese merhabaaa! Öncelikle iyi haftalar, iyi günler ve iyi saatler herkese ✌
İkinci vizeler
başlamadan Hatay’a gidip gelmiş, evi toparlamış, ikinci vizeleri atlatmış ve yazımı
bitirmek için masaya kurulmuş durumdayım (#şükür)
Uzun bir süre içerisinde yazıp sildiğim, tekrar tekrar düzelttiğim bu yazıda bahsetmek istediğim konu özeleştiri, yargılama ve
karşılaştırma. Yazmaya başladığım zaman yazı sadece özeleştiriyi içeriyordu
fakat bir süre sonra dallanıp budaklandı, yargılama ve karşılaştırma konularına
da bulaşmış oldu. 100 kişiye sorduk ve en popüler cevabı arıyoruz; Özeleştiriyi
ne sıklıkla yapıyorsunuz? Yargılama seviyeniz ne kadar veya nasıl? Peki ya
insanlarla kendinizi karşılaştırıyor veya yarıştırıyor musunuz?
Tekrardan, sanıyorum ki bu üçleme (özeleştiri-yargı-karşılaştırma) temel rutinlerimizden birisi. Gün
içerisinde veya bir haftanın sonunda düşüncelerimiz dönme dolap gibi dönedururken bu rutinimizi yapıyoruz.
“Evet benim eksiğim burada.” “Bunu böyle yapmalıydım.”
“Böyle söyleseydim, söylemeseydim..” “İyi ki bu yolla yapmışım”
Eczacıma göre
insanı geliştiren bir şey, ki bu dediğine tamamıyla katılıyorum.
Hele ki
hatalarımızın veya yapmamız gerekenlerin farkına varıyorsak bu kendimiz için
çok büyük bir artı. Böylece kendimizi toparlayıp geliştirebilir ve kendimize
inanabiliriz.
Tabii bir de
madalyonun öteki yüzü var. Aşırıya kaçmak. Özeleştirinin dengesinden
şaştığımızda bu durum insanları yargılamaya, insanlarla kendimizi
karşılaştırmaya doğru bir yokuşa çıkarıyor ve sonrasında modumuzu düşürüyor,
özgüvenimizi kaybettiriyor ve belki de pes etmemize sebep oluyor. Eski Ekonomik
Danışmanım bugün çok güzel bir şey söyledi “Her zaman, bir konuda senden iyisi
vardır. Sen de başkasına göre başka bir konuda ona göre iyisindir.” Kesinlikle
doğru. Bunu düşünüp yargılamaları ve karşılaştırmaları kafamızdan silip
elimizden gelenin en iyisini yapmaya bakmalıyız.
Bu özeleştiri konusundan
sonra İstanbul havasının değişik olduğu bugünlerde size önerim güzel bir
Arnavutköy turu yapmak. Bunu her defasında söylüyorum ama Arnavutköy
keşfedilesi bir yer. Her sokak arası ayrı bir güzel. Yazı içerisindeki fotoğraf
haftalar önce çekildi. Arnavutköy konusunu açmamın sebebi arkamda duruyor 🙆🏻♂️ Melina Kantina’nın tarif edilemez Deb’s Cheseecake’i diyorum ve susuyorum.
Gelişigüzel keşfettim ve birkaç gün sonra Formatçı arkadaşım ile gittik.
Arnavutköy’ün ortasında çeşit çeşit yemeğin, tatlının ve el yapımı kokteyllerin
ve çayların olduğu keyifli bir mekan.
Dilerim güzel bir hafta geçirirsiniz, bir sonraki yazı da görüşmek üzere💬
Farkındalık hakikaten önemli
YanıtlaSilÖzeleştiri yapıyorum. Yapmak da lazım. Dediğin gibi insanı geliştiren birşey. Ama dozu kaçarsa katı ve yersiz yargılara evrilebilir. Başkalarına olduğu kadar kendimize de haksızlık etmemeliyiz bence. Çok teşekkür bu güzel paylaşım için Nidal😊🤚
YanıtlaSilAynen dediğin gibi. Yaptığımız yargılardan sonra boşu boşuna modumuzu düşürüyoruz. :)
SilMerhaba. Blogunuz oldukça dolu ve yararlı bilgiler barındırıyor.Emeğinize Sağlık.Eğer zaman ayırmak isterseniz,yeni açtığım bloga göz atıp takip ederseniz beni oldukça mutlu edersiniz.Sağlıcakla Kalın.
YanıtlaSilhttps://hepfragmanizle.blogspot.com/
Bu güzel yorumun için teşekkür ederim. :)
SilEleştrimek kolay da özeleştiri o kadar kolay olmuyor çoğu zaman. İnsanın tarafsızlığını koruması zor. Ben de yapmak için çaba gösteriyorum. Biliyorum ki gelişim ancak eleştiri ile mümkündür, en değerlisi de özeleştiri. Cheesecake harika görünüyor :))
YanıtlaSilÖzeleştiri güzeldir insanın gelişimine oldukça büyük katkı sağlıyor. Bazen yapabiliyorken bazende yapamıyorum :)
YanıtlaSil